Adak Kurbanı Kardeşe Verilebilir Mi?
İslam hukukunda adak kurbanı hem toplumsal yardımlaşma hem de ibadet bilinci açısından oldukça önemli bir yer tutar. Kişinin bir dileği gerçekleştiğinde ya da haceti giderildiğinde, Kişi Allah’a verdiği sözü gereğince bir kurban kesmeyi adar. Bu ibadet “adak kurbanı” olarak bilinir. Ancak adak kurbanının kimlere verilip verilemeyeceği ise adak adayan kişiler tarafından merak edilmektedir.
Adak Kurbanı Nedir ve Hükmü Nasıldır?
“Adak” kelimesi Arapça’da bir şeyi yerine getirme amacıyla verilen söz anlamına gelir. İslam hukukuna göre adak kurbanı, kişinin hacetinin yerine gelmesi veya istediği bir işinin gerçekleşmesi dolayısıyla “Eğer şu işim gerçekleşirse ben kurban keserim” diyerek Allah’a söz vermesi ve sözün gerçekleşmesi halinde kurbanın kesilmesi şeklinde yerine gelen bir ibadettir.
Hükmü açısından: Adak kurbanı, farz ya da vacip kurban kapsamında değildir; ancak söz verilmiş olduğundan dolayı yerine getirilmesi vacip sayılır. Bir nevi adak verenin üzerinde bir yükümlülük doğar. Ayrıca adak kurbanı, kesildikten sonra eti bakımından önemli kısıtları içerir: örneğin, adayan kişi ve onun “usûl ve fürû” denilen yakın soyu etinden yiyemez.
Adak Kurbanı Kimlere Verilebilir, Kimlere Verilemez?
Adak adayan ve bu ibadetini yerine getiren kişilerin en çok merak ettiği konu ise kesilen bu adan kurbanı etinin kimlere verilip kimlere verilemeyeceğidir. İslam hukukuna göre durum şöyledir;
Verilebilecekler:
- Adak kurbanı eti, ihtiyaç sahibi, fakir, yoksul Müslümanlara verilmelidir.
- Adayan kişinin bakmakla yükümlüsü olmayan, yakınlık bakımından “usûl ve fürû” dışı kalan kimseler adak eti alabilir.
- Aile dışındaki akrabalar, komşular, ihtiyaç içinde olanlar… dağıtım bu çerçevede olmalıdır.
Verilemeyecekler / Yiyemeyecekler:
- Adak adayan kişi kendisi ve onun “usûl ve fürû”su (yani anne-baba, dede-nine, çocuklar, torunlar) adak etinden yiyemez.
- Ayrıca zengin sayılan kimselerin de adak etinden yemesi uygun görülmez. İhtiyaç sahibi olanlara verilmesi esas sayılır.
- “Usûl ve fürû” terimi önemli: “üst soy” ve “alt soy” anlamında; yani adayan kişinin doğrudan üstü ve altı bu kapsamdadır.
Bu bilgiler ışığında, adak kurbanının “kardeşe verilebilir mi?” sorusu bağlamında değerlendirilmesi gerekir — çünkü kardeş adayan kişiye hangi yakınlıkta olduğuna göre değişebilir.
Adak Kurbanı Kardeşe Verilebilir Mi?
Bu başlığın en kritik kısmı “kardeş” kavramının nasıl değerlendirileceğidir: Kardeş adayan kişinin üst ya da alt soyu değildir; aynı nesildir. Dolayısıyla “usûl ve fürû” kapsamında değildir. Bu durumda adak etinin paylaştırılabileceği kişiler arasında yer alabilir.
Örneğin: Bir kişi adak adar ve dileği gerçekleşir. Kardeşi fakirse veya ihtiyaç sahibiyse, adak etinden çıkarılabilir. Bu yaklaşım, birçok dernek ve fıkıh kaynaklarında da desteklenen bir yorumdur.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken hususlar vardır:
- Kardeşin fakir ya da ihtiyaç halinde olması önemlidir; çünkü adak eti temel olarak ihtiyaç sahiplerine yöneliktir.
- Adayan kişi kardeşe verelim diye niyet etmişse, bu “verilebilir” ama “kardeşin yemek yemesi” kısmında farklı yorumlar mevcuttur: bazı kaynaklar, adayan kişinin kardeşi tarafından “yemesi” hususunda tereddüt gösterirken, diğerleri ihtiyaç halinde olması durumunda uygun gördüğünü belirtir.
- Eğer kardeş “zengin” ise, yani ihtiyaç sahibi değilse, adak etinden faydalanması uygun görülmez.
Dolayısıyla: Kardeş verilebilir, fakat adayan kişinin doğrudan üstü/altı olmadığından “yiyebilir”lik durumu kardeşin ihtiyaç durumu ve bakmakla yükümlülük açısından değerlendirilmelidir.
Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler
Adak kurbanı için niyet, kesim ve dağıtım süreçleri de önemlidir. Uygulamada şu hususlar dikkat çekicidir:
- Niyetin açık olması: “Şu hâcet gerçekleşirse ben adak kurbanı keserim” şeklinde söz verilmiş olmalıdır.
- Kurbanlık hayvanın şartlarının uygun olması: Sağlıklı, İslami usullere uygun kesim yapılmalı.
- Dağıtımın ihtiyaç sahiplerine yönelmesi: Aile dışı ihtiyaç sahipleri öncelikli olmalıdır.
- Usûl & fürû dışındakilere yönelme: Adayanın anne-baba, çocuk, torun gibi doğrudan sorumluluğu altında olanlara değil, diğer ihtiyaç sahiplerine yönelmelidir.
- Kardeş durumunda şeffaflık: Eğer kardeşe verilecekse ihtiyaç durumu dikkate alınmalı; zengin olmadığına emin olunmalıdır.
- Zenginlerin (ihtiyacı olmayanların) adak etinden yememesi: Bu durumda eğer isterlerse bedelini sadaka olarak vermeleri gerekebilir.
Mezheplerin Görüşlerine Göre Adak Kurbanının Paylaştırılması
Adak kurbanının kimlere verilip kimlere verilemeyeceği konusunda mezhepler arasında genel bir ittifak vardır; ancak bazı detaylarda yorum farklılıkları bulunur. Dört Sünnî mezhep (Hanefî, Şafiî, Malikî, Hanbelî) bu konuda şu şekilde değerlendirmeler yapmıştır:
Hanefî Mezhebi
Hanefîlere göre, adak kurbanı tamamen Allah rızası için kesilir ve adayan kişinin kendisi, anne-babası, çocukları, torunları, dedeleri ve nineleri bu etten yiyemez. Çünkü bu kişiler, adayanın “usûl ve fürû”sudur (yani soy bağının yukarısı ve aşağısı). Buna karşılık kardeş, bu halkanın dışında kaldığı için — fakir olması şartıyla — adak etinden yiyebilir. Eğer kardeş zengin ise, Hanefî mezhebine göre adak etinden yemesi uygun görülmez; çünkü adak kurbanının öncelikli muhatabı “fakir Müslümanlar”dır.
Özetle Hanefî görüşü:
“Adak kurbanı eti fakirlere dağıtılmalıdır; kardeş fakirse yiyebilir, ancak zenginse yemesi mekruhtur.”
Şafiî Mezhebi
Şafiî mezhebinde adak kurbanı “nezir” ibadetidir ve tamamıyla fakirlere verilmesi gerekir.
Bu mezhepte adayan kişinin kendisinin veya ailesinin adaktan yemesi kesinlikle caiz değildir. Çünkü adak, Allah’a verilen bir sözün yerine getirilmesidir ve bir tür “sadaka hükmündedir.”
Kardeş meselesine gelince; Şafiîler, kardeşin fakir olması halinde adak etinden yiyebileceğini, fakat zengin olması hâlinde yiyemeyeceğini belirtmişlerdir.
Özetle Şafiî görüşü:
“Adak kurbanı tamamen fakirlere aittir. Kardeş fakirse alabilir, zenginse yiyemez. Adayan ve ailesi kesinlikle yiyemez.”
Malikî Mezhebi
Malikîler, adak kurbanını “vacip” ibadet olarak görürler ve sadaka hükmüne benzetirler.
Onlara göre de adayan kişi ve ailesi adaktan yiyemez. Ancak Malikîler, dağıtım konusunda daha esnek davranır. Eğer kurban kesildikten sonra eti fakirlere dağıtılırken, kardeş gibi fakir bir akraba varsa öncelik ona verilmelidir. Bu mezhepte kardeşin “fakir olması” hâlinde adak etinden alması teşvik edilir, çünkü hem ibadet hem de “sıla-i rahim” (akrabalık bağını gözetme) sevabı birleşmiş olur.
Özetle Malikî görüşü:
“Kardeş fakirse öncelikli olarak verilebilir. Adayan ve usûl-fürû yememelidir.”
Hanbelî Mezhebi
Hanbelî mezhebi adak kurbanını “Allah’a yapılan bağlayıcı bir söz” olarak kabul eder.
Hanbelî fakihleri, bu kurbanın etinin tamamının fakirlere verilmesi gerektiğini, adayanın ve ailesinin bundan yemesinin kesinlikle caiz olmadığını ifade eder.
Kardeşin konumu burada da Hanefî ve Malikî mezheplerine benzer: eğer kardeş fakir ve adayanın bakmakla yükümlü olmadığı bir kişiyse, ondan yiyebilir.
Ancak kardeş zengin ya da adayanın bakmakla yükümlü olduğu bir durumda ise, adak etinden yemesi caiz değildir.
Özetle Hanbelî görüşü:
“Fakir kardeşe verilebilir, ancak adayan veya ailesi yiyemez. Etin tamamı mümkünse fakirlere dağıtılmalıdır.”
Mezhepler Arasında Ortak Nokta
Dört mezhep de şu üç konuda ittifak halindedir:
- Adayan kişi ve onun usûl-fürûsu (anne, baba, çocuk, torun) adak etinden yiyemez.
- Adak kurbanının eti öncelikle fakirlere dağıtılmalıdır.
- Kardeş fakir ise yiyebilir; zengin ise yemesi uygun değildir.
Farklılıklar daha çok niyet, dağıtım sırası ve fakirlik ölçüsü gibi ayrıntılarda görülmektedir.
Özetlemek gerekirse:
- Adak kurbanı, bir söz üzerine verilen ve yerine getirilmesi gereken kurbandır.
- Bu kurbanın eti, adayan kişinin kendisi ve doğrudan sorumluluğu altındaki “üst ve alt soyu” (anne, baba, çocuk, torun vs.) tarafından yenemez.
- Kardeş, doğrudan “üst ya da alt” kapsamına girmez; dolayısıyla adak etinden çıkarılabilir bir muhatap olabilir.
- Ancak kardeşin ihtiyaç sahibi olması, zengin olmaması, adayan kişiyle bakım sorumluluğu içinde olmaması gibi şartlar önemlidir.
- Sonuç olarak: “Kardeşe verilebilir mi?” sorusunun cevabı evet, ancak şartlara bağlı olarakdır — yani “kardeş ihtiyaç sahibiyse ve adak eti verilmesi uygunsa” verilebilir; aksi hâlde ihtimaller farklılaşır.
- Uygulamada dikkatli olunmalı, niyet ve usul şartlarına riayet edilmeli, dağıtım adaletli ve ihtiyaç sahiplerine öncelikli olmalıdır.
Adak kurbanı sadece bir kurban kesimi değil aynı zamanda sosyal sorumluluk, yardımlaşma ve ibadet bilincini birleştiren bir pratiktir. Kardeş de bu yardımdan faydalanabilir, ama ana çerçeve ihtiyaç sahipliği ve sorumluluk kavramlarıdır.