Ziynet Eşyasında Zekât Nasıl Hesaplanır?
Ziynet eşyası, özellikle altın ve değerli takılar, birçok kişinin birikim aracı olarak değerlendirdiği mallar arasında yer alır. İslâm hukukuna göre, bu tür malların belirli bir değeri aştığında zekât verilmesi gerekir. Ziynet eşyasının zekâtı, kişinin sahip olduğu miktarın nisap sınırına ulaşmasıyla yükümlülük haline gelir. Nisap sınırı, kişinin temel ihtiyaçlarının dışında kalan mal varlığının belli bir düzeye ulaşması anlamına gelir. Bu sınır, altının belirli bir ölçüsüne denk gelen değere göre belirlenir.
Zekât hesaplamasında ilk adım, sahip olunan ziynet eşyasının toplam ağırlığını belirlemektir. Takılar, bilezikler, küpeler, yüzükler ve kolyeler dâhil tüm altın eşyalar tartılarak gram cinsinden hesaplanır. Ağırlık tespit edildikten sonra, bu miktar nisap sınırına ulaşmışsa zekât yükümlülüğü doğar. Ziynet eşyasının zekâtı, sadece kişisel süs eşyası değil, aynı zamanda birikim amacı taşıyan takılar için de geçerlidir. Bu nedenle, kullanım amacı zekât yükümlülüğünün oluşmasında önemli bir ölçüdür.
Ziynet eşyasının zekâtı, toplumda adaletin ve paylaşımın güçlenmesine katkı sağlar. Maddi refaha sahip olan bireylerin, mal varlıklarının bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşması, sosyal dayanışmayı destekler. Bu bilinçle hareket eden kişi, sadece bir ibadeti yerine getirmez, aynı zamanda toplum içinde güvenin ve huzurun artmasına vesile olur. Zekât, malın bereketini artıran, toplumsal dengeyi koruyan manevi bir sorumluluktur.
Altın ve Takılarda Zekât Oranı
Altın ve takılar, İslam hukukunda zekâta tabi mallar arasında sayılır. Zekât oranı belirlenirken esas alınan ölçü, malın niteliği ve değeridir. Zekât oranı, sahip olunan altının toplam miktarı üzerinden belirlenen sabit bir orandır. Bu oran, dinî kaynaklarda açık biçimde belirtilmiştir.
Zekât oranı, kişinin elinde bulunan altın miktarının nisap değerine ulaşması durumunda uygulanır. Nisap miktarına ulaşmayan altınlar zekâta tabi sayılmaz. Hesaplama yapılırken altınların tamamı dikkate alınır. Takı olarak kullanılan bilezik, kolye, yüzük gibi eşyalar da bu hesaplamaya dâhil edilir. Kullanım amacı her ne olursa olsun, belirlenen ölçüye ulaşan altınlar için zekât verilmesi gerekir.
Altın ve takılarda zekât oranının belirlenmesinde temel amaç, adaletin sağlanmasıdır. Maddi gücü yerinde olan bireylerin, mallarının belli bir kısmını ihtiyaç sahiplerine ayırması, toplum içindeki dengesizliği azaltır. Zekât, yalnızca bireysel bir ibadet değil, aynı zamanda ekonomik paylaşımın temel unsurlarından biridir. Bu yönüyle, bireylerin mallarında temizlik ve bereketin sembolü sayılır.
Zekât oranı sabit kalmasına rağmen, altının piyasa değerine göre hesaplama sonucu değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, zekât hesaplanırken güncel altın değerine bakılması uygun olur. Hesaplamada titizlik göstermek, ibadetin ruhuna uygun bir davranıştır. Zekâtın asıl gayesi, malın artmasına vesile olan bereketi korumak ve yardımlaşma bilincini canlı tutmaktır.
Altın Takılarda Zekât Miktarı Nasıl Belirlenir?
Altın takılarda zekât miktarını belirlemek için öncelikle sahip olunan eşyaların gerçek değerinin doğru şekilde tespit edilmesi gerekir. Toplam ağırlık belirlenip nisap miktarına ulaştığında zekât yükümlülüğü ortaya çıkar. Hesaplamada yalnızca saf altın değeri dikkate alınır; takının üzerindeki taş veya süs unsurları altın ağırlığına dâhil edilmez. Altın takılarda zekât hesabı şu şekilde belirlenir:
- Altın içeren tüm ziynetleri bir araya getirilir; taş, boncuk, inci gibi altın olmayan kısımlar ayrılır.
- Her parçanın 24/22/18 ayar vb. dikkate alarak saf altın karşılığı tartılır.
- Elde edilen toplam saf altın miktarının nisap miktarına ulaşıp ulaşmadığı kontrol edilir.
- Hesaplarken gram altının güncel piyasa değerini esas alarak zekât miktarı belirlenir.
- Hesaplanan tutara zekât oranı(%2,5) uygulanır ve zekât miktarı belirlenir.
Zekât miktarını belirleme sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sahip olunan ziynet eşyasının gerçek değerinin bilinmesidir. Her takının gramajı ve ayarı farklı olabileceğinden, toplam ağırlığın doğru şekilde belirlenmesi gerekir. Altının güncel değeri dikkate alınarak zekâta tabi miktar hesaplanır; bu oran, kişinin malının zekâta konu olan kısmını ortaya koyar.
Bazı kişiler, sürekli olarak kullandığı takılardan zekât verilmesi gerekmediğini düşünür. Fakat İslam âlimleri arasında bu konuda farklı görüşler bulunur: Bir kısmı kişisel süs eşyalarının zekâta tabi olmadığını belirtirken, diğerleri tüm altın takıların zekât kapsamına girdiğini ifade eder. Bu nedenle, zekât miktarını belirlerken niyet ve tercih edilen ilmihal görüşü önemli bir ölçü kabul edilir.
Zekât miktarının doğru tespit edilmesi, kişinin ibadetini eksiksiz yerine getirmesini sağlar. Kişi, zekâtını verirken malının bir kısmını paylaşmanın huzurunu yaşar; maddi refahın paylaşılması, toplumda adaletin güçlenmesine katkı sunar.
Mezheplere Göre Zekât Hesabında Kullanılmayan Takıların Hükmü
Zekât konusunda mezhepler arasında görüş ayrılıkları bulunur. Bu farklılıkların temelinde ziynet eşyasının kullanım amacı yer alır. Kullanılmayan takıların hükmü, mezhep yorumlarına göre değişir. İslam hukukunda zekâtın farz olduğu mallar belirlenmiştir ve bunların başında altın ile gümüş gelir. Takılar da bu iki madenden üretildiği için hüküm doğurur.
Hanefî mezhebine göre altın ve gümüşten yapılan tüm ziynet eşyaları zekâta tabidir. Kullanılsa da kullanılmasa da fark etmez. Kadının süslenmesi için alınmış bilezik veya yüzük dahi nisap miktarını geçtiğinde zekâtı verilir. Bu mezhepte esas, maddenin kendisidir. Altın altındır, kullanım niyeti zekât yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Şâfiî mezhebi, kullanım niyetini dikkate alır. Kadının sürekli taktığı takılar süs eşyası sayılır ve zekâta dahil edilmez. Fakat bu takılar yıllarca kullanılmadan kasada duruyorsa zekât gerektirir. Mâlikî mezhebi de benzer yaklaşımı benimser. Sürekli kullanılan takılardan zekât gerekmez. Kullanılmayan, yatırım veya saklama gayesiyle elde tutulan ziynet eşyaları için zekât verilmesi gerekir.
Hanbelî mezhebinde ise görüş, Şâfiî mezhebine yakındır. Süslenme amacıyla kullanılan takılar zekât dışıdır. Fakat israf ölçüsünü aşan, fazla miktarda bulundurulan ya da uzun süre hiç kullanılmayan takılar zekâta dahil edilir. Bu değerlendirmede kişinin niyeti, kullanım sıklığı ve mala yüklediği anlam önem taşır.
Mezhepler arasındaki bu farklılık, kişisel niyetin önemini gösterir. Bir takının zekâta tabi olup olmadığını anlamak isteyen kişi, kendi mezhebinin içtihadına göre hareket eder.
Bankada Saklanan Altın ve Yatırım Amaçlı Takıların Durumu
Modern dönemde altın birikimi sadece fiziksel olarak değil, banka hesapları aracılığıyla da gerçekleşir. Bankalarda bulunan altın hesapları veya kasalarda saklanan ziynet eşyaları, zekât açısından değerlendirildiğinde klasik hükümlere bağlı kalır. Altın, hangi şekilde muhafaza edilirse edilsin, zekâta tabi bir mal türüdür. Banka hesabında gram altın olarak tutulan birikimler, tıpkı evde saklanan altın gibi zekât hesabına dahil edilir.
Yatırım amacıyla alınan takılar, kullanım niyeti taşımadığı için mal varlığı olarak kabul edilir. Bu tür takılar süs eşyası değil, değer koruma aracıdır. Uzun süre takılmadan muhafaza ediliyorsa zekât verilmesi gerekir. İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu, yatırım niyetiyle elde tutulan altın ve gümüşten zekât verilmesi gerektiği görüşündedir. Bu hüküm, altının maddi değerine dayalıdır.
Bankada saklanan altınların zekâtı, yıl sonunda mevcut değeri üzerinden hesaplanır. Hesapta duran altının miktarı nisap eşiğini geçtiğinde zekât verilmesi gerekir. Altın hesabı, dijital ortamda olsa da kişiye ait gerçek bir mal değeridir. Bu sebeple hüküm değişmez. Banka, altınları fiziksel olarak saklamıyor olsa bile, kişi o miktarın sahibidir ve zekât sorumluluğu kendisine aittir.
Takılar yatırım amacıyla alınmışsa, süslenme aracı olarak değil, kazanç korunması için bulunduruluyorsa zekât verilmelidir. Zekât, malın temizlenmesi anlamına gelir. Bu ibadet, mülkün manevi yönünü güçlendirir ve paylaşma bilincini pekiştirir. Bankada duran altın veya yatırım takıları, gelir getirici özelliğe sahip olduğu için zekât kapsamında değerlendirilir.



